Diyetisyen Samet Polat, biyolojik tehlikelerin azaltılması ve yiyeceklerin sindirilebilirliğini artırmak için yediğimiz yiyeceklerin birçoğunu pişirmek zorunda olduğumuzu söz etti.
Polat, “Pişirme prosedürlerini üç başlık altında toplamamız mümkün. Bunlar: suda pişirme teknikleri (haşlama, kendi suyu ile pişirme, buharda pişirme), kuru ısıda pişirme sistemleri (ızgarada pişirme, fırında pişirme, yağda kızartma ve sote) ve mikrodalga tekniği, kızılötesi ışınla pişirme, vakumlayarak pişirme, yağsız/az yağda sıcak hava ile pişirme formülü olarak sıralanabilir” dedi.
“DAHA SAĞLIKLI BİR PİŞİRME SİSTEMİ”
Air-fryer’lar bu sistemle çalışan ve sıcak havayı yiyeceklerin etrafında süratle dolaştırarak besinleri pişirmeyi sağlayan araçlar olduğunu söyleyen Polat, “Pişirme esnasında çok az yağa muhtaçlık duyarlar. Derin yağda kızartılmış yiyeceklere oranla çok daha az yağ gerektirdiği için ve benzeri lezzet oluşturduğu için air-fryer ile pişirmenin olağan kızartmaya kıyasla daha sağlıklı bir usul olduğu söylenebilir. Buna karşın pişirme esnasında az yağ da kullanılsa 170-180 C ‘yi geçen sıcaklıklar, trans yağ oluşumuna sebep olabilir ki bu da epeyce ziyanlı bir bileşenin oluştuğu manasına gelmektedir” biçiminde konuştu.
ÜRÜN ALIRKEN DİKKAT
Özellikle nişastalı besinler için 120 C ‘yi geçen sıcaklıklarda ‘’akrilamid’’ ismi verilen ve kansere sebep olduğu kanıtlanmış bileşenlerin pişirme sırasında ortaya çıktığı hatırlatan Diyetisyen Samet Polat “Akrilamid ölçüsünün da 120 C ’ yi geçen her sıcaklık yükselmesinde katlanarak artmakta olduğu bilinmektedir. Ayrıyeten, karbonhidrat ve protein içerikli yiyecekler pişerken maillard (esmerleşme) tepkisi gerçekleştiği, bu esmerleşme ne kadar yüksek ısıda gerçekleşirse kanserojen unsurların de o kadar fazla açığa çıktığı da bir gerçektir. Tüm bu unsurların de insan sıhhati için ziyanları dikkate alınırsa, air-fryer satın alırken/kullanırken risklerini de çok âlâ araştırmakta yarar olduğunu, aktüel araştırma ve gelişmelerin takip edilmesi gerektiğini hatırlatmak isteriz” diye konuştu.