Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde düzenlenen bilgilendirme toplantısında konuşan Hippoterapi Türkiye İcra Heyeti Lideri Prof. Dr. Şükrü Torun, hippoterapinin Sıhhat Bakanlığı tarafından destekleyici ve tamamlayıcı tedaviler ortasına alınması konusunda vizyon ve güç birliği ortamı oluşturulmasını hedeflediklerini söyledi.
Atatürk Üniversitesi Kültür Merkezi’ndeki toplantıda serebral palsi, otizm spektrum bozukluğu, down sendromu, multiple skleroz, istikrar ve hareket bozuklukları, lisan ve konuşma bozuklukları, nöropsikolojik bozukluklar, post travmatik bozukluklar, davranış bozuklukları, anksiyete, depresyon ve bağımlılık üzere durumların yol açtığı kıymetli fizikî, bilişsel, duygusal ve toplumsal sıkıntıların ilaç-dışı tedavisinde hippoterapinin hangi takviyeleri sağladığı ve bilimsel temellere dayanarak nasıl uygulanması gerektiği anlatıldı.
DÜNYADA İLGİ GÖRÜYOR
Prof. Dr. Şükrü Torun, hippoterapinin Sıhhat Bakanlığı tarafından destekleyici ve tamamlayıcı tedaviler ortasına alınması konusunda vizyon ve güç birliği ortamı oluşturulmasını hedeflediklerini söyledi. Sıhhat Bakanlığı nezdinde 3 yıldan beri teşebbüslerde bulunduklarını belirten Torun, mevzunun taraflarını birlikte çalışmaya davet etti.
Konuşmasında terapinin doktor sorumluluğunda lisanslı terapistleri, at antrenörleri ve at sıhhati açısından veteriner doktorları kapsayan multidisipliner bir yapıda uygulanmasının ehemmiyetine dikkat çeken Torun, şunları söyledi:
“Hippoterapi, yalnızca özel ihtiyaçlı çocukların at üzerine bindirilip manejde dolaştırılmasından ibaret olmadığı, aslında düşünüldüğünden çok daha efektif ve sıhhati çok taraflı olarak destekleyici bilimsel uygulamalar olduğu açıktır. Terapi kavramı, sıhhate ilaç kullanmadan kendi disiplinlerinin özel metotlarıyla insan sıhhatine katkı sağlayan sıhhat profesyonellerin yaptığı kanıt-temelli uygulamadır. Hippoterapide ihtimam gösterilmesi gereken mevzu yalnızca insan sıhhatinden ibaret değildir. Burada bir canlı varlık olarak grupta yer alan at temel figürlerden birisi olduğu için at sıhhati ve refahı da çok değerlidir. Elbette, terapiyi gerçekleştirmek için at kendi başına kâfi değildir. Yani at terapi yapan ana aktör değil, terapiye takviye olan kıymetli bir elemandır. Bu bağlamda; terapiyi yürütmekle misyonlu olan terapistler hippoterapi ile ilgili gerekli eğitimleri almış olmak durumunda. Hippoterapi, ilgili mevzuatlarda öngörülecek eğitimleri alarak yetkilendirilmiş doktor sorumluluğunda, fizyoterapi, ergoterapi, dil-konuşma terapisi üzere terapi lisansına sahip eğitimli-yetkili uygulayıcılar tarafından yürütülen at dayanaklı klinik ve delile dayalı uygulamalar bütünüdür.”
KİŞİNİN ÖĞRENMESİNE DE KATKI SAĞLIYOR
Hastalıkları tedavide hippoterapinin katkısı hakkında bilgiler veren Prof. Dr. Mehmet İsmail Safa Kapıcıoğlu, pek çok ülkede tamamlayıcı bir rehabilitasyon ve terapi aracı olarak atların kullanıldığını bildirdi. Hususla ilgili mevzuat ve kurumsal yapıların Hipporetapi Türkiye çalışmaları ile şekillendiğini kaydeden Kapıcıoğlu, atla terapinin yararlarını şöyle sıraladı:
“Öğrenme kazanımları, ruhsal kazanımları ve toplumsal kazanımlar hipoterapi uygulamalarının ana ögeleri olarak öne çıkıyor. Öğrenme kazanımlarında atın kişinin öğrenmesine çok büyük katkı sağladığını biliyoruz. Bilhassa etrafımızdaki cisimlerin sonlarını, dünyayı tanımlamamızda dikkatimizi etrafa vermemizde at bize yardımcı oluyor. Engelli bireylerde atlar kullanılırken etrafla olan münasebete ağırlaşması tedavinin muvaffakiyete ulaşmasına çok değerli. El-göz uyumunun geliştirilmesi tıpkı vakitte etraftaki at sırtında ve atla bir arada yapılan faaliyetlerde çok önemli”
Psikolojik kazanımlar açısından hippoterapinin kıymetli olduğunu söyleyen Kapıcıoğlu kelamlarını şöyle noktaladı:
“Bırakın bir özel gereksinimli bir bireyi içimizden birisi de atın sırtına çıkıp 600-750 kiloluk devasa kas kütlesini istese bizi sırtından atabilecek bir gücü yönetir olmak ve ona komut vermek hakikaten beşere özgüven veren bir şey. Atla uğraşmak, hayvanla yani hippoterapi kişinin risk alma kabiliyetini de artırıyor. Bireylerin hayata bakışları daha değişiyor, mana kazanıyor. Olağan olan, olağan olmayan durumlar nedir bunları ayırt etmesi de at sayesinde oluyor. Atla uğraşmak sabrı geliştiriyor. Toplumsal bakımından ise arkadaşlık, hayvan sevgisinin geliştirilmesinin yanına eğlenceyi de katabiliriz. Bilhassa engelli bireylere hastane ortamında, kapalı ortamlarda yaptıramayacağınız hareketleri atın yanında ya da sırtında yaptırmanız çok daha kolay oluyor.”
