Prof. Dr. Mustafa Özcan, Türkiye’de “paralel bir eğitim sistemi”nin bulunduğunu ve giderek büyüdüğüne dikkat çekerek “Kuran kurslarına giden çocuk sayısı 6 yılda 12 kat arttı. Bu kurslarda öğretmen olmak için imam hatip mezunu olmak yetiyor” dedi.
MEF Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Özcan, Türkiye Özel Okullar Derneği’nin yayımladığı “Cumhuriyet’in 100. Yılı ve Eğiimin Geleceği” kitapçığında da yer alan ve eğitimcilere hitaben yaptığı “Atatürk ve periyodun aydınları nasıl bir eğitim, öğretmen ve gençlik istiyordu? 100. yılda ülküleri gerçekleşti mi? başlıklı konuşmasında, “100. yılda şimdi gerçekleşmeyen idealler”i şöyle anlattı:
“Atatürk ve arkadaşları bütün eğitim kurumlarının tek çatı altında toplanmasını ve Ulusal Eğitim Bakanlığı’na bağlı olmasını istiyordu. Bunu sağlamak için 1924’te Tevhidi Tedrisat, 1925’te Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması ve 1926’ta Maarif Teşkilatı maddeleri kabul edildi. Cumhuriyetin 100. yılında eğitimde birliğin tam olarak sağlandığını söylememiz mümkün değil. Buna bir örnek olarak Kuran kurslarını verebiliriz.
DENETLEME YOK
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın web sitesinden yayımlanan bu tabloya nazaran Ulusal Eğitim Bakanlığı bu işin dışında kalmıştır. Vakıflar, dernekler vb. kurumlar Kuran Kursu açabilmektedir. Bu bağlamda en kıymetli mevzu 2012’den bu yana Ulusal Eğitim Bakanlığı’nın Kuran kurslarını denetleme yetkisinin olmamasıdır. Bu durum Atatürk Periyodu maddeleriyle çelişmektedir. Ülkede eğitim birliği sağlanamadı. Paralel bir eğitim sistemi doğdu ve büyüyor. Ulusal Eğitim Bakanlığı’na bağlı kurumlarda okul öncesi eğitim alması gereken 4-6 yaş kümesindeki çocuklar giderek artan sayıda Diyanet’in kursan kurslarına devam ediyor.
ÖĞRETMENLERİ KİM?
Bu kurslarda öğretici olmak için imam hatip lisesi mezunu olmak yetiyor. Bu çocuklara ders verenlerin eğitim fakültesi mezunu olması gerekmez mi? Uzmanlık isteyen bir işte pedagojik formasyonu olmayan lise mezunu şahıslar öğretmenlik yapıyor. Bu türlü giderse 10 yıl sonra kurs kurslarında 1 milyon 800 bin öğrenci, 100 bin öğretici olacak. Çocuklar ilkokula gelmeden bir eğitimden geçmiş olacak.”
BU ARBEDE BİTMEZ
Eğitimde eşitliğin ve toplumsal adaletin sağlanamadığını belirten Prof. Dr. Özcan, “Köy Enstitülerini ideolojik bir mevzu olarak değil, pedagojik bir bahis olarak masaya yatırmak, incelemek ve ders almak zorundayız. Nasıl bir eğitim sistemi uyguladılar ki Türkiye’nin en gariban çocuklarını bilgili, marifetli, Türkiye sevdalısı ve faziletli öğretmenler olarak yetiştirdiler” dedi. Atatürk’ün marifetli, üretken ve tesirli öğrenciler yetiştirilmesinin istediğini hatırlatan, Prof. Dr. Mustafa Özcan, “Öğrendiğini uygulayabilen, üretken ve tesirli bir gençlik yetiştiremiyoruz. Okullar imtihana hazırlama merkezine dönüştü. Yazgımız eğitimle yazılıyor. Bu ülkede okullar eşit değil. Yeteri kadar güzel okul yok. Bütün okulları başarılı kılmadan, bu hengame bitmez” diye konuştu.
EĞİTİM İŞ GENEL LİDERİ ÖZBAY: BİR ASIR ÖNCEYE GİTTİK
Eğitim İş Sendikası Genel Lideri Kadem Özbay, ulusal eğitim sisteminde bir asır önceye gidiş görüldüğünü belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Genç Cumhuriyet, imkânsızlıklar içinde kurulmuş olmasına karşın eğitime öncelik vermesiyle ve her çocuğun ne koşulla olursa olsun eğitim hakkı olduğunun şuuruyla hareket etmesiyle dünyaya nam salmıştı. Bugün ise eğitim, neoliberal siyasetlerin ve siyasal İslam’ın dayatmalarının kıskacı altındadır. Eğitimin satın alınan bir metaya dönüştürülmesi, 20 yılda iktidarın eğitim alanından toplumsal devletin tüm varlığını çekmesi, Cumhuriyetin vizyonuna taban tabana zıt bir görüntü yaratmıştır. Ailesi fakir öğrenci ile ailesi varlıklı öğrenci ortasındaki uçurum hiç olmadığı kadar derinleşmiştir. Devlet okulunda eğitim görmek bile önemli bir masraf haline gelmiştir. Eğitim anayasal bir hak olmasına ve beslenme, barınma, ulaşım üzere hizmetler de bu hakkın ayrılmaz modülü olmasına karşın, çocuklarımız bu gereksinimlerini lakin ailelerinin imkânları ölçüsünde giderebilir hale gelmiştir. İhtilal maddelerinden en kıymetlilerinden biri olan Eğitim ve Öğretim Birliği de can çekişir haldedir.”
EĞİTİMSEN GENEL LİDERİ PROF. DR. ŞURA: LAİK EĞİTİMDEN UZAKLAŞILDI
Eğitim Sen Genel Lideri Prof. Dr. Nejla Heyet, “Eğitimin 100 yılı: Nereden nereye geldik?”§ sorusunu şöyle yanıtladı:
Kemal olmak üzere devrin asker ve sivil aydınlarının katkılarıyla Cumhuriyetin kuruluş yılları, kimi gelişmelerle eğitimin ilerlemesi açısından değerli bir fideliktir:
- Nüfusunun yüzde 90’ının okumaz yazmaz olduğu kuruluş yıllarında okuma yazma, temel bilimler, toplumsal bilimler, sanatla müsabakalar ve eğitime erişim.
- Eğitimin kamusal ve parasız olma niteliğinin geliştirilmesi.
- Eğitim çağındaki öğrenci nüfusunun yarısını oluşturan kız çocuklarının gelişimi ve özgürleşmesi için eşitlikçi karma eğitim.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken kamusal eğitim daraltılmıştır. Eğitim dinselleştirilmiş ve laik eğitimden uzaklaşılmıştır.
