Fenerbahçe Spor Kulübü Hukuk İşlerinden Sorumlu İdare Şurası Üyesi Fethi Pekin ile kulüp avukatlarından Naim Karakaya, 3 Temmuz’un 12. yılında Fenerbahçe Televizyonu’nda yayımlanan “3 Temmuz Özel” programına konuk oldu.
Süreç ve bu hususta atılan tüzel adımlara ait yapılan açıklamalar şu halde:
FETHİ PEKİN: “3 TEMMUZ’UN TESİRLERİNİ HALA YAŞIYORUZ”
“Bu kumpas ve operasyonun Fenerbahçemize kurulmasının üzerinden tam 12 yıl geçti. Kulübümüz çok sıkıntı günler atlattı. Hala tesirlerini yaşıyoruz. Bilhassa de manevi tesirleri. Topluluğun başta da devrin Lideri Sn. Aziz Yıldırım’ın, Sn. Şekip Mosturoğlu’nun, Sn. İlhan Ekşioğlu’nun ve öbür Fenerbahçeli şahısların çektiği eziyet ve ona ilaveten bir de Fenerbahçemizin uğradığı ziyanlar… Futbolcularımızdan olduk, kıymetimiz düştü, Şampiyonlar Ligi’ne gitmemiz engellendi. Bunları üst üste koyduktan sonra 12 yılda Fenerbahçe’nin çok büyük bir olaydan kurtulmuş olduğunu, alnının akıyla çıkmış olduğunu görüyoruz. Göğsümüzü gere gere söylüyoruz. Manevi ziyanların telafisi mümkün değil hatta bence maddi ziyanların da bence telafisi mümkün değil lakin hukukun el verdiği kadarıyla elimizden ne geliyorsa Fenerbahçe’nin hakkını arıyoruz. Naim beyefendiye de çok teşekkür ediyorum. Birinci günden beri bilhassa ceza davaları tarafında canla başla emek veriyor ve kulübümüzü savunuyor.”
Fethi Pekin
NAİM KARAKAYA: “HUKUKİ ÇABA YÜRÜTTÜK VE SONUNDA MUVAFFAKİYETE ULAŞTIK”
Naim Karakaya
CUMHURBAŞKANINDAN TAKVİYE MESAJI
Yönetim Konseyi Üyesi Fethi Pekin: “Naim beyin söylediklerini açmak için ben bir ortaya girmek istiyorum. Aslında bu olayı açık ve net bir formda anlatan ve özetleyen Sn. Cumhurbaşkanımızın, Sevgili Liderimize yazdığı bir mektup var. Onu ekranlara getirebilirsek her şey izleyicilerimiz tarafından açık bir biçimde anlaşılacak.
Sanırım bu kadar net ve açık bir halde izah edilmiş bir bahsin üzerinde daha fazla kelam söylemeye gerek bile olmadığını düşünüyorum. Biz davalarla ilgili bilgi veririz lakin Sevgili Sn. Cumhurbaşkanımızın tabirleri zati Fenerbahçe’nin başına neler geldiğinin sonrasındaki dik duruşunun ve bu duruşun ülkemizle Türkiye Cumhuriyeti ile bu terör örgütü ile çabasında nasıl aktif bir rol oynadığını hepimize açık açık gösteriyor.”
FETHİ PEKİN: “KUMPASI KURANLAR TERÖR ÖRGÜTÜNÜN MENSUBU”
“Geç gelen adalet adalet değildir, yalnız burada şu var. 12 yıl oldu diyoruz lakin Kelamda Şike Davası’ndaki beraat kararlarının nihaileşmesi aslında birbirinden farklı iki tane davayı içinde barındırıyor. Bunlardan bir tanesi Sn. Aziz Yıldırım ve arkadaşlarının yargılandığı ve ceza aldığı dava. Ondan sonra da tekrar yargılama süreciyle tekrardan yargılanmaları ve beraat etmeleri. Hasebiyle bunun 8-9 senede bitmiş olması ‘çok uzadı’ diye yorumlayabileceğimiz bir şey değil. İki dava olduğundan ötürü söylüyorum. Daha süratli olabilir miydi, tahminen olabilirdi fakat burada bizim karşımızda bir terör örgütü var. Bunlar nelere sirayet etmişler, bilmiyoruz ancak en azından bu kumpası Fenerbahçemize, yöneticilerimize ve Liderimize kuranların bu terör örgütün mensubu oldukları da açık ve net bir biçimde ortaya çıkmıştır.”
NAİM KARAKAYA: “FETHULLAHÇI YAPILANMAYA KARŞI BİRİNCİ ÇABAYI FENERBAHÇE YAPMIŞTI”
“Uzun ve yorucu bir süreç. Biz bu sürece tanıklık ettik, ağır bedeller ödendi. Bu süreci üçe bölelim. Birincisi 3 Temmuz süreci. Aziz lider, Asbaşkan Şekip Mosturoğlu ve İlhan Ekşioğlu’nun da dahil olduğu; sanıkların tutuklandığı ve yargılandığı bir süreç. Bu sürecin sonucunda mahkumiyet kararı çıktı lakin daha sonra bu mahkumiyet kararı yargılamanın yenilenmesi yoluyla kaldırıldı ve 13. Ağır Ceza Mahkemesi bir beraat kararı verdi. Bu beraat kararı da Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından onandı. Bunun onanma münasebeti çok değerlidir. Bunun onanma münasebetinde bu sürecin bir kumpas olduğu, o süreçteki aktörlerin daha doğrusu bu süreçte Fenerbahçemiz ismine hareket eden insanların Türk Yargısı tarafından değil, FETÖ yargısı, FETÖ emniyeti tarafından soruşturulduğu, kovuşturulduğu ve aslında adalet için değil örgütün zımnî gayeleri için karanlık odalarda planlanmış aksiyonların kararların uygulanmaya konulmasıyla bu sürecin ve eylerim yapıldığı görüldü. Buna dair münasebet son derece kıymetli. Hukuk devleti açısından çok çok bedelli. Biz de bir kelam var. Hukuksuzluğa direnemediğiniz vakitler olabilir fakat itiraz edemediğiniz hiçbir vakit olmamalı. Şunu çok rahat tabir edebilirim. FETÖ yargısına, FETÖ polisliğine karşı daha doğrusu Fethullahçı yapılanmaya karşı birinci uğraş; kapsamlı, toplumsal çaba eden yapı Fenerbahçe topluluğudur. Sokağa dökülen yapı Fenerbahçe topluluğudur. Başka askeri ögelerde da kesinlikle bir reaksiyon olmuştu ancak toplumun tabanına hakikat yayılmamıştı. İlker Başbuğ’un bir kelamı var: ‘2012-2016 yılları ortasında yalnızca Cumhurbaşkanı yalnızca bu FETÖ ile uğraş etmiştir’ Bu doğrudur lakin bunun yanında aslında Fenerbahçe topluluğu da, Fenerbahçe idaresi de bununla çaba etmiştir. Bu hukuksuzluğu lisana getirmiştir, itiraz etmiştir. Hiçbir vakit sinmemiştir. Bunun çok bedelli olduğunu düşünüyorum. Güç olarak çok zirvedelerdi ve bu direnişi öngöremediler. Bunu pek çok kanıtta de görüyoruz. Hiçbir formda ‘aman burada hukuksuzluk var’ diye düşünülmemiş. Çok pervasızca ve korkusuzca ‘bizi bir gün kim yargılayabilir ki’ üzere düşünülerek, ‘hiç kimse yargılayamaz. Esasen hepimiz biziz. Polis biziz, hakim savcı, yargıtay biziz.’ diye düşünülmüş. Bu hastalığı, bu iltihaplı kısmı ülkeden atılmasının temeli aslında Fenerbahçe’nin uğraşı ile olmuştur. O günkü yöneticilerin çabası ile olmuştur. Epeyce kıymetlidir. Bunun yargı kararıyla olması çok daha pahalıdır. Bu, yeni bir hukuksuzluğa, birilerinin yine yapmasının önündeki aslında en büyük pürüzdür. ‘Eğer hukuksuzluğu yapıp yanınıza kalıyorsa, bu tekrar edilecektir’ derler. Hukuksuzluk yargılanmazsa o tekrar edecektir, demektir. Ders almazsak, uğraş etmezsek tekrar edecek demektir. Ülkemizde darbelerle gayret yapılamadığı için tekrar darbeler olmuştur. Hiç kimse hakim karşısına çıkarılamadığı için, bir mahkumiyet kararı olmadığı için 1960 darbesinin üzerine, 1970-80 ve daha sonrakiler olmuştur. Bu istikametiyle baktığımız vakit tüzel uğraş açısından son derece pahalıdır. Türk yargısının yüz akı bir karardır. 5. Ceza Dairesi’nin onama kararı yüz akı bir karardır. Kumpas olgusunu, Fethullahçı olguyu net olarak ortaya koymuştur. Burası mutlaklaşmış ve tamamlanmıştır. Tertemiz, bembeyaz, beraat dediğimiz aklanma sözünden gelen bir karar verilmiştir. O günkü Liderimiz, o günkü yöneticilerimiz hepsi bembeyaz bir renk almışlardır. En küçük bir leke barındırmaz.”
KUMPAS DAVASI
“İkinci kısma geldiğimizde bu da o soruşturmadaki hukuksuzlukların yargılandığı 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yürütülen bir kumpas sürecidir. Bu da aşağı üst 5 yıl sürdü. Çok sayıda duruşma yapıldı. Bu sürecin sonunda buradaki insanların değerli bir kısmı Fethullahçı örgüt üyesi olmaktan da yargılandılar. Buradaki insanların bylock kayıtlarında bu soruşturmayla ilgili cümlelerinin geçtiği görüldü. Pek çok sanıkta örgütün kullandığı bylock programı çıktı ancak bu evrakın içerisinde birebir vakitte kulübümüzün telefonları dinlenmişti. Tıpkı vakitte buradaki beşerler kulüpteki misyonları hasebiyle yargılanıyorlardı ve bu manada da aşikâr kabahatlerde direkt kulübümüzle ilgili suçlardı. Bunlardan birincisi haberleşmenin kapalılığını ihlal hatası. İkincisi iftira dediğimiz bir cürüm. Üçüncüsü şahıslar ortasındaki aleni olmayan konuşmaları kaydetmek ve bunları alenen ifşa etmek dediğimiz 4 kabahat istikametinden direkt kulübümüzle ilgili olan bir durumdu. Biz o davada elbette ki beşerler, Aziz lider, Şekip Mosturoğlu, İlhan Ekşioğlu direkt katılan sıfatını aldılar. Kulübümüz ismine müdahale, katılma talebimiz mahkemece ret olunsa bile mağdur sıfatımızla o davada sorular sorduk, kanıtların toplanmasını talep ettik ve faal bir süreç yürüttük. Sonunda mahkeme bir karar verdi ve yeniden sanıkların mahkumiyetine karar verdi. Ve birinci kontrol yargılaması istinaf ismiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde yapıldı. Bölge Adliye Mahkemesi birinci derece mahkemesi yani 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını şu tarafıyla değiştirdi. Dedi ki, ‘Bu dört cürüm istikametinden (haberleşmenin kapalılığı ihlal, iftira, aleni olmayan konuşmaları dinlemek, kaydetmek ve ifşa etmek) Fenerbahçe Kulübü’nün katılma talebinin reddedilmesi yanlıştır. Bu husustaki talepleri, itirazları, istinaf tezleri doğrudur. Ve ben bunu kabul ediyorum’ dedi. Muhakkak bu bizim için kıymetli ve kıymetli bir karardır. İstinaf yargılamasında bunlar kabul edildi. Aslında buradaki cürümler tarafından %90 oranında mahkeme onama kararı verdi. Bölge Adliye Mahkemesi küçük eksiklikler istikametinden bozma kararı verdi. Onlar hakkındaki süreç de hala devam ediyor. Şu anda bunun tarihi de 23 Eylül’de, bu davadaki eksiklerin giderilmesi kısmı devam ediyor. Bu eksiklikler dediğimiz şeyler de değerli ölçüde bizim eksik dediğimiz şeyler. Bizim istinafa taşıdığımız kısımlar. Buradan bir kısmı dönerken küçük belgeler bozulup geri dönerken, bir kısmı da 5 yılın üzerindeki yaptırımlar da Bölge Adliye Mahkemesi’nin verdiği kararla ikinci kontrol yargılamasına yani Yargıtay’a ve temyiz incelemesine gitti. Buradaki kısmı da paylaşmam gerekirse, burada da temel olarak evvel Yargıtay savcılığının bir görüşü oluyor. Ondan sonra da daire dediğimiz orada Yargıtay’ın ünitesi, mahkemesi karar veriyor. Burada tebliğname yüklü olarak olumlu geldi ve buradaki cezaların onanması tarafında bir görüş tabir etti. Yalnızca iki sanık tarafından örgüt kabahatlerinden eksik kıymetlendirme yapıldığı için bozulma istedi ve o tebliğname Yargıtay savcısının görüşü doğrultusunda evrak şu anda Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin önüne geldi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin şu anda inceleme etabını bilmiyoruz. Ancak ümidimiz, temennimiz bunun kısa vakitte yapılacağı istikametinde. Tahminen bu yılın isimli tatilinden evvel, ağustosundan evvel tahminen de bunun sonuçlanmasını da bekliyoruz. O Kumpas Davası’nın ana bütünü de böylelikle mutlaklaşmış olmuş olacak.”
NAİM KARAKAYA: “38 HAKİM VE SAVCI HAKKINDA CEZA DAVASI AÇILDI”
“Üçüncü kısma gelince de, üçüncü kısım, burada, bu davada rol alan savcılar, yargıçların yargılaması. Bu yargıçlar 1. sınıf yargıçlar olduğu için bunların yargılaması olağanda İstanbul’da değil, Yargıtay’da yapılıyor. Yargıtay, onu birinci yargılayan olarak yapıyor bu yargılamayı ve dediğim üzere idari ve de isimli müsaadeler var, soruşturma ve kovuşturma müsaadeleri alındı ve yargılama yapıldı. Bu bireylerin ortasında Zekeriya Öz var, bu soruşturmada rol alanlardan bir tanesi. Aslında başta onunla yürüyüp daha sonra Mehmet Berk’e devredilmiş olan bir evraktır bu. Mehmet Berk var, direkt iddianamenin altında imzası olan savcıdır. Ve bu yargılamayı yürüten az evvel fotoğraf ve görüntülerini da gördüğümüz mahkemenin lideri o günün 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Lideri Mehmet Ekinci, üyeler Bülent Kınay, Hikmet Şen var. Bunlar dahil olmak üzere 38 hakim ve savcı hakkında ‘resmi dokümanda sahtecilik, kişiyi hürriyetinden mahrum kılma, haberleşmenin kapalılığını ihlal, özel hayatın kapalılığını ihlal ve misyonu berbata kullanma’ suçlamalarından Ceza Davası açıldı. Yargıtay nezdinden bunun üç yargılaması yapıldı ve bu yargılamaların üçüne de kulübümüz ismine şahsen katıldım. Yüklü olarak emniyet mensupları nadiren bu yargılamanın içerisinde, bu ‘Kumpas’ olarak isimlendirdiğimiz ceza davası ve bunun içerisinde yüklü olarak emniyetçiler, birkaç avukat ve birkaç gazetecinin olduğu yargılamadır bu. İkinci dava ise hakim ve savcılar için açılan davadır. Bu müddet içerisinde gerek telefon dinleme kararları, aramaya el koyma kararları, tutuklama kararları vermiş olan, duruşmalarda bulunmuş olan hakim ve savcılar hakkında (38 hakim ve savcı) az evvel bahsettiğim suçlamalarla bir dava açıldı. Bu davanın şikayetçileri İlhan Yüksel Ekşioğlu ile Aziz Yıldırım’dır, iki şikayetçisi var. Biz bu davada ki bu ortada Aziz Yıldırım ve İlhan Ekşioğlu vekili olarak Avukat Mehmet Şekip Mosturoğlu birinci celseye katıldı ve davada müdahil olma, katılma talebinde bulundu. Bu talebi de kabul edildi. Biz de kulüp ismine üç celseye katıldık. Kulübümüz ismine müdahil olma talep ettik, katılma talep ettik. Üç celseye şahsen ben katıldım ve kulübümüzden de direkt burada çalışan Avukat Özge Tokarlı meslektaşımız da gözlemci sıfatıyla bu davada yer aldı, bu davayı izledi. Bu davanın birinci iki celsesi, bu dava hala devam ediyor, üçüncü celsesinde bizim katılma talebimiz mahkemece reddedildi ve biz bunu çok gerçek bulmadık. Zira mahkemeye şunu tabir ettik: ‘Burada kulüp telefonları dinlenmiştir, kulüple ilişkili olan görüşmeler ifşa edilmiştir. Sahtecilik yapılan dokümanlar, onunla temaslı hürriyet mahrum kılınan beşerler aslında kulübün yöneticisi, lideri ve yöneticisi olması sıfatıyla burada bu aksiyonlara maruz kaldılar. Bizim burada çok büyük zararlarımız oldu. Manevi zararlarımız oldu, maddi olarak da çok ağır zararlarımız oldu. O nedenle biz de hukuksal manada temel kural cürümden ziyan görme olasılığınız varsa bu davaya katılan sıfatınızla dahil olursunuz ve orada etkin rol alırsınız’. Mahkeme bu sıfatın kulüp ismine bulunmadığı gerekçesiyle bu talebimizi kabul etmedi, reddetti. Bu talebin geri alınması konusundaki türel süreci şu anda yönetiyoruz, yürütüyoruz. Tekrar bu davanın son baharda bir duruşması var. O duruşma öncesinde de bu orta kararın, geri alınması ve tekrar katılan sıfatıyla bu davada yer alma isteğimizi kesinlikle lisana getireceğiz.
Bu süreçte aşağı üst adliyenin çabucak pek çok mensubu yer almış durumda. Kesinlikle bir evrak imzalamış zira burada yalnızca yargılama, duruşma evresi değil, asıl öncesindeki evre daha büyük bir evre. Teknik izleme kararları var, telefon dinleme kararları var, aramaya el koyma kararları var… Bu süreçler içerisinde daima talep edilmiş.”
FETHİ PEKİN: “MÜCADELEMİZ, DARBE TEŞEBBÜSÜNÜN PÜSKÜRTÜLMESİNDE BÜYÜK YARAR SAĞLAMIŞTIR”
“12 yıl evvel başlatılan bu operasyon beraat kararlarının katılaşmasıyla sona ermiştir. Alnımızın akıyla buradan çıktık. Ne kadar haklı olduğumuz da bu beraat kararlarının katılaşmasıyla ortaya çıkmıştır. Bunun diğer bir açıklaması, ek açıklaması yok. Daha sonrasında da Naim Bey’in ayrıntılı bir halde anlattığı üzere ‘Kumpas Davası’ yani yüklü emniyet vazifelileri ki benim de dilim varmıyor bunlara emniyet vazifelisi demeye, örgüt mensubu bireylerin ve öteki basın mensubu olsun, avukat olsun bu bireylerin yargılanması ve halk ortasında da ‘Kumpas Davası’ olarak bilinen davanın da 2021 Haziran ayında sona ermesi, gerekçeli kararın da açıklanması.. Çok âlâ hatırlıyorum, dün üzere hatırlıyorum; oradaki gerekçeli kararda heyetin bir sözü var, benim son derece önemsediğim bir söz bu. Orada diyor ki, ‘Bu hain terör örgütü ile yalnızca Sayın Cumhurbaşkanımız ve Fenerbahçe topluluğunun gayret etmesi yetmez. Bu hain terör örgütü ile topyekun, milletçe gayret etmemiz’. Bu yazıyor. Bununla birebir alakası yok fakat şunu da ekleyeyim, Ergenekon Davası’nın gerekçeli kararında da yanlış hatırlamıyorsam ya 14 sayfa ya da 16 sayfa, Fenerbahçe’ye ait bir kısım var. Münasebetiyle Fenerbahçe’ye yapılan operasyon bir tarafta, bir de Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yapılmaya çalışılan darbe operasyonu var. Fenerbahçemizin verdiği çaba bu darbe teşebbüsünün püskürtülmesinde büyük yarar sağlamıştır. Burası kesin, kimsenin de inkar etmesi kelam konusu olamaz.
Bu davada ayrıntıları hepimiz biliyoruz. Sanıklar, yüzlerce yıl kimileri bin küsur yıl karar aldılar. Bunların aleyhindeki kararların da mutlaklaşması an sıkıntısı. Bundan da hiçbir kuşkumuz yok.
En son olarak da, başkalarından daha yeni, bu 38 tane hakim ve savcının yargılanması süreci. Bunlar olağan senin, benim üzere vatandaş olmadıkları için bunlar makamları prestijiyle Yargıtay’da yargılanıyorlar. O nedenle niye Yargıtay’a gitti bu dava üzere yanlış anlaşılma olmasın, izleyicilerimiz tarafından. Bu özel bir yargılama formudur. Tekrar tabir edeyim, makamlarından dolayı. Bu şahıslar, meslekten de men edildiler, ihraç edildiler. Münasebetiyle orada daha işin başındayız. Üçüncü celse bitti. Ekim ayında, bir sonraki celse var. Oradan da Kumpas Davası’nda çıkan karara benzeri, o kararın içindeki cezaları yüküne paralel cezaları çıkacaktır. O da sonrasında katılaşacaktır. Hasebiyle bu defterin ceza tarafı kapanacaktır.”
FETHİ PEKİN: “DOSYA ARŞİVE KALDIRILMIŞTI”
“Davanın ve sürecin vakit aşımına uğratılma gayreti konusunda Allah’a şükür onları aştık. Benim bu mevzuyu görmemin kendime nazaran birtakım sebepleri var. Hakikaten de biz Haziran 2018’de idareye geldikten sonra bu davayla ilgili ki en değerlisi buydu ve üzerine düştük. Ne oluyor ne bitiyor diye bir baktık ki Aziz Beyefendilerin beraat ettikleri evrak arşive kaldırılmış, Yargıtay’da duruyor. ‘Böyle bir şey nasıl olur? Niçin gündeme alınmıyor?’ diye araştırdık. Sağ olsun Şekip Bey’in de teşebbüsleriyle bir hızlandırma talepli dilekçe verilmek suretiyle o tekrar arşivden indi. Sonra da muhakkak bir vakit içerisinde de sonuçlandı ve bitti. Şayet o denli olmasaydı, şayet o arşivde kalmaya devam etseydi. Yanılmıyorsam ki uzun vakit da geçti, yanlış bir şey de söylemek istemiyorum ancak vakit aşımına uğruyordu. Vakit aşımına uğrasaydı ne olurdu? Aslında yeniden beraat ediyorsunuz da lakin aklanmıyorsunuz, bana sorarsanız, benim yorumlamam bu. Biz bunu içimize sindiremezdik. Onun için gerçek olan oldu. Zati rastgele bir belgenin ceza, hukuk… Hiç fark etmez ceza aşımına uğramak suretiyle sonuçlanması bence sistemin bir yanılgısı, yanlışıdır. Bu türlü bir şey olmaması gerekir.”
NAİM KARAKAYA: “FENERBAHÇE’NİN HALİ SON DERECE ÖNEMLİDİR”
“Şimdi burada örgüt bir leke atıyor ve oradaki lekeyle ilgili tartışma bitmiş oluyor fakat katiyen bir aklama kararı olmamış oluyor. Bu ne kulübümüzün ne o günkü liderimizin, yöneticilerimizin, kulübümüzün mensuplarının asla kabul edebileceği bir şey değildi. Bizim için çok karamsar bir durum olurdu. Aslında bu tezler kelamda örgütçe kurulmuş, kurgulanmış tezlerdi. Oradaki beraat kararı hakikaten yüreklere su serpen, hoş, hak edilmiş, hukuk devleti açısından değerli bir karardır. Buradaki kararlar şahıslar için yani yatılır çıkılır, cezaların yüklü bir kısmı beşerler için aslında infaz edilmiş, çekilmiş şeylerdi. Beşerler girse de kimileri hiç girmeyecek kimileri da girip bir mühlet, çok kısa bir mühlet kalıp çıkılmış olacaktı fakat bunun ülkeye vereceği hasarı emin olun yalnızca biz değil, bizim iki kuşak altımızdaki beşerler bile o hukuksuzluğun yarattığı tedirginliği, ezikliği hissedeceklerdi. Ülkede hukuksuzluk karşısında kesinlikle hukuk olmalıdır, hukuksuzluk bir yerde düzeltilmelidir, onunla gayret edilmelidir. Bu manada Fenerbahçe’nin tutumu son derece değerlidir. Bu istikametiyle Fethi Bey’in de tabir ettiği üzere bu davalar yani Aziz liderlerin yargılandığı davalar vakit aşımına uğramadı. Bizim şu anda vakit aşımına uğrama riski olan bir tane davamız aslında var, o da Yargıtay’daki hakim ve savcıların yargılandığı dava ve bunu da mahkemeye daima söyledik, tabir ettik ki bu belge süratli bitmeli. Zira az evvel tabir ettiğimiz formda burada müsaadeler hasebiyle, ritüeller münasebetiyle buradaki insanların yargı önüne, mahkeme önüne, hakim önüne çıkma süreçleri gecikti. Orada 15 Temmuz darbesi yaşandı, evraklar ağırlaştı, kalabalıklaştı, hantallaştı bir ölçüde. Hızlandırılması gerekiyor. O denli ki duruşmaların hızlanması lazım, süreçlerin hızlandırılması lazım ancak birebir vakitte tüzel bir kadro da yorumlarla ilgili kısımlar var. Kesinlikle kıymetli bir mevzudur. Bunlardan bir kısmı yurt dışındalar, tahminen onlar ayrılacak fakat mevcut olan, Türkiye’de şu anda yüklü olarak oradaki davadaki sanıkların kıymetli bir kısmı aslında şu anda ceza konutunda, diğer hatalar hasebiyle yani daha doğrusu örgüt üyeliği kabahatleri hasebiyle şu anda ceza yüklü olan bir kısmına ceza verilmiş, mutlaklaşmış ve onlar şu anda infaz edilen kısımlar. Yani fiziki olarak oraya gelen sanık sayısı da daha az sayıda. Buradaki kısmın da cezasının kesinlikle verilip, kesinlikle nihaileşmesinin sağlanması lazım. Burada da kulübümüzün elinden gelen tüm çabayı yerine getirdiğini söyleyebiliriz.”
FETHİ PEKİN: “AÇTIĞIMIZ DAVALARIN HEPSİNİN ARDINDA BİR STRATEJİ MEVCUTTUR”
“Bu davalarla açılan öbür iki tane tazminat davası aslında etle tırnak üzeredir. Bir tazminat var, o öbürlerinin sonucudur. Biz niçin Ağustos 2021’e kadar bekledik de federasyona davası açmadık? Zira neyi görmemiz lazımdı? Birinci evvel beraat kararlarını görmemiz lazımdı, katılaşmasını görmemiz lazımdı. Sonrasında da Kumpas Davası’nın kararı. Münasebetiyle bunların zamanlamasının da izleyiciler tarafından biraz anlaşılması gerektiğini düşünüyorum. Yani ‘niye beklediniz de o vakit açtınız, daha evvel açmadınız?’ üzere kanılar olabilir. Bu türlü bir şey yok, bunların hepsinin ardında bir strateji, bir planlama mevcuttur. Birazdan değineceğiz ki biliyorsunuz açtığımız tazminat davalarından bir tanesi İçişleri Bakanlığı ile ilgili bir davadır. Birisi çıkıp da şunu sorabilir: ‘Adalet Bakanlığı ne oldu?’ İşte o da bakın Yargıtay’da devam eden davayı bekliyor, yargıçlar ve savcılarla ilgili olan!”
FETHİ PEKİN: “TÜRKİYE FUTBOL FEDERASYONU CÜRÜM DUYURUSU RİSKİYLE KARŞI KARŞIYA”
“Tazminat davasını açtığımız günden itibaren tam tamına 22 ay geçti. Yani yaklaşık olarak 2 sene. Davanın temel mahiyeti, Kulübümüzün 3 Temmuz Kumpası sebebiyle uğramış olduğu her türlü zararın tazmini için açılmış bir davadır. Temelli olan temel ziyan da bizim Türkiye Futbol Federasyonu tarafından idare konseyi kararıyla Şampiyonlar Ligi’ne gitme hakkımız varken men edilmemizin doğurduğu ziyandır. Bu yalnızca TFF’nin aldığı kararla ait, aslında iki sefer Şampiyonlar Ligi’ne gitmekten men edildik. Münasebetiyle bu dava içerisindeki zararın iki misli ziyana uğradı, kulübümüz. Onun için bakanlıktaki farklı, oradaki sayılar da farklı. Bu davada ne oldu? Yaklaşık 2 yıldır ne oldu? Dava 8. Ankara Asliye Hukuk’a düştü ve biz burada davamızı takip etmeye başladık. Birinci duruşma ya da sanırım ikinci duruşmada hakim, karşı taraf vekillerinin yani federasyonun avukatlarının bir ekip itirazları vardı, hem tarzdan hem de asıldan. Tarzda bilhassa itirazları, ‘Bu tazminat davası, spor hukukunu, TFF’yi ilgilendirdiği için özel yargıya taşınamaz, hasebiyle bunun yeri tahkimdi, o da bitti. Bu türlü bir dava açamazsınız’ idi. ‘Usulden reddet’ diyor yani. Hakim bunu reddetti, bu taleplerini reddetti. Bu, kıymetli bir kazanımdır. Öbür itirazları var, onlarla bir tanesi bu davanın vakit aşımına uğradığını söylüyorlar ve vakit aşımından ötürü davanın reddini talep ediyorlar. Benim şahsi görüşüm bu türlü bir şey de yok. Ayrıyeten çok çok kıymetli, Türkiye’nin en önde gelen hukuk profesörlerinden de mütalaalar alınmak suretiyle evrakımıza da bunun niçin vakit aşımına uğramadığını koyduk. Sonrasında ne oldu? Bu davayla ilgili devam eden celselerde mahkeme birtakım bilgi ve evrakları talep etti. Hem federasyondan istedi hem Trabzonspor’dan istedi hem Spor Toto’dan istedi. Müzekkereler yazıldı. Spor Toto çabucak yanıtını verdi. Spor Toto’dan ne istiyor? ‘Fenerbahçe kaç para gelir kazanırdı ya da kazanmazdı?’ konusunu sordu ve bunun yanıtını verdiler. Buradan kendilerine teşekkür ediyorum. Yalnız Türkiye Futbol Federasyonu, anlamadığımız bir biçimde ki istedikleri de çok kolay, bu mevzuyla ilgili iki tane yani Fenerbahçe’yle ilgili yazılmış, hazırlanmış Etik Şurası raporu var. Bunların birer örneği bizim kulübümüzde de var. Belgeye biz koyduk lakin federasyondan istiyor, doğrusu da bu. Lakin bunu sunmuyorlar. Bakın 2 seneye yakın bir müddet geçti. En son duruşmada dendi ki, ‘Bir sefer daha senden talep ediyorum, sunmazsan hata duyurusunda bulunacağım’. Düşünebiliyor musunuz, Türkiye Futbol Federasyonu bu kadar kolay, iki tane raporu sunmamasının sonucunda hakkında cürüm duyurusunda bulunulması riskiyle karşı karşıya şu anda. Bu türlü bir şey olabilir mi!…”
FETHİ PEKİN: “YARASI OLAN GOCUNURMUŞ”
“Bu davayı geciktirmeye çalışıyorlar. Bir tek bu değil. Bu mahkemenin hakimi değişti, emekli oldu. Olmadan evvel o yargıçla ilgili reddihâkim talebinde bulundular. Hakim kendisi de buna karar verebilir, bir üst merciye gönderdi. Oradan bu reddihâkim talebinin reddi kararı çıktı, onu istinaf ettiler. İstinaf Mahkemesinde de bunların talepleri reddedildi, katılaştı. Bu duraksama bizim 9 ayımızı aldı. Döndüler, bir sonraki duruşmada tekrar reddihâkim talebinde bulundular. Bu sefer hiçbir kanıtı falan yok evrakta. Duyum almışlarmış, hakim Fenerbahçeliymiş. Buna kargalar güler. Fenerbahçeli olsa ne olur, Galatasaraylı olsa ne olur, Trabzonsporlu olsa ne olur? Rastgele bir ekibi tutacak. Bu türlü bir şey olabilir mi? Benim üzere sözler kullanmadı ancak bu sefer kendisi reddetti. O da bitti. Hakimin emekliliği geldi davanın devamını göremedi, yeni hakim atandı. Bu sefer o evraka hakim olmadığı için 2 evvelki duruşmada ‘Dosyaya hakim değilim, belgeyi inceleyeceğim, TFF’den istenen bilgiler dokümanların tekrar istenmesine…’ dedi. Sonra mayıstaki duruşmaya geldik. Bu ortada Trabzonspor’dan da bir bilgi istedi, demiştim. Onlar da ne münasebetle o bilgiyi vermediler ona da şaşıp kalacaksınız. Bu mazereti öne sürmek enteresan. Hukuken mümkün ancak etik olarak bana sorarsanız yanlış bir hal. Dediler ki, ‘Sen gittin, Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi’ne gitmedi. UEFA’dan kaç para aldın?’ Bu UEFA’nın resmi sitesinde var. Bizim belgenin dilekçesinin ekinde de var. Her yerde var. Arşivlerde de var. Trabzonspor, ‘Belgelerin saklanması kanununa nazaran 10 yıl. 10 yıl da geçti, kusura bakmayın.’ dedi. Döndü bunu TFF’den sordu. Artık TFF’den hem o iki etik konseyi raporunu hem de bu sorunun karşılığını istiyor. Sorunun karşılığı muhakkak lakin işte bu türlü. Süreç nasıl uzatılır? İşte bu türlü uzatılır. Birisi bir davada süreci niçin uzatır? Yarası olan gocunurmuş. Birisi süreyi uzatmaya uğraş ediyorsa herhalde hukuken pek savunulacak tarafın olmadığını görüyorlar.”
FETHİ PEKİN: “4-5 YILDAN EVVEL SONUÇLANMAZ”
“12 Ekim 2023’te görülecek. Orada da ‘adli tatilden evvel bir duruşma koyar mısınız?’ diye talep ettik, maalesef mahkemenin yoğunluğundan ötürü o talebimiz uygun görülmedi. 12 Ekim 2023’e gelince ne olacak? Ortadan 26-27 ay geçmiş olacak. Biz hala bir arpa uzunluğu yol almamış olacağız. Daha birinci derece mahkemesindeyiz. O davada neye karar verecek? Birinci evvel vakit aşımı itirazları var, onun kararını verecek. Tekrar tahkim sorunuyla ilgili itirazlarını yeniden yaptılar, ona da karar verecek. Bu gidişle birinci derece mahkemesinde kararın çıkması en az 2 yıl, 3 yıl. Daha bunun eksperi var, eksper raporuna itiraz edecek. Geciktirme taktiğiyle birinci derece mahkemesi 4-5 yıldan evvel sonuçlanmaz.
TFF’ye açılan tazminat davasındaki ‘Şimdilik’ tabirinde ‘fazlaya dair haklarımız gizli kalmak koşuluyla’ diyoruz. Tazminat hukukunda belgeleyebildiğiniz ziyanlar vardır bir de manevi tazminat üzere bariz olmayan, hesaplanması gereken öteki ziyanlar vardır. Fazlaya dair haklarınızı gizli tutarsınız ki kendinizi x bir sayıyla bağlamayasınız diye. Bizim açtığımız davada 23.680.000 Euro dediğimiz sayı Trabzonspor’un aldığı ödül parası. Onun dışında da bahis, sponsor, stat geliri olmak üzere 20.000.000 TL’lik bir sayı var. Natürel bunlar 2011’deki sayılar. Bu davalar bir gün bitecek. İçim rahat. Bunlar katılaştığı vakit bunlara uygulanacak yasal faizle birlikte karar verilecek. O gün geldiğinde bu sayılardan ne kadar daha yüksek bir sayı çıkacağını kestirim edebiliyorsunuzdur.”
FETHİ PEKİN: “DAVA AÇMAK ZORUNDA KALDIK”
“Biz devletle karşı karşıya gelmek istemiyoruz. Bu duruşumuzda bir şey değişmedi. ‘O vakit devletin bakanlığına neden dava açıyorsun?’ sorusunu sorabilirler. Kulüp idare heyeti üyeleri olarak bir sorumluluğumuz ve misyonumuz var. Biz ne yapmışız? Biz gittik, öncelikle 659 sayılı KHK kapsamında idari sulh müracaatında bulunduk. Reddetti. Reddedince benim gideceğim öteki bir yer kalmıyor ki hukuken. Dava açmak zorunda kaldık. Açtık. Sulh talep dilekçemizde bu sayılar vardı. Burada bir de manevi tazminat var. TFF’ye açılan davada bu yoktu, İçişleri Bakanlığı’na açtığımız davada var. Bizim hukukumuzda şahıslarla ilgili verilen tazminat kararlarında bu türlü sayılar yok. Uçmuşsunuz diye düşünülebilir lakin bu Fenerbahçe olduğu için sayılar bu türlü. Bu türlü büyük bir sayıya da manevi tazminat olarak da hükmedilebilir. Şahıs olsaydı, mesela Aziz Beyefendi durumunda olsaydı bizim hukuk sistemimiz bu türlü sayılara hükmetmiyor. Hasebiyle sulh müracaatındaki bu sayıları dava dilekçemizde indirdik. TFF’ye açtığımız davadaki üzere fazlaya dair haklarımız gizli kalmak şartıyla açtık. Bu sayılar sembolik. Sulh dilekçemizdeki sayılar endikasyon. Tekrar burada da faiz işi var. Mahkeme dedi ki, ‘Ben görevsizim.’ Uyuşmazlığın isimli yargıda ağır ceza mahkemelerinin önünde tahlile kavuşturulması gerektiğine hükmetti, misyonsuzluk istikametinden karar tesis etti. Bu karara karşılık biz de istinafa başvurduk. Evrak halihazırda bölge idari mahkemesinde istinaf incelemesinde bekliyor. Oradan da bir sonuç çıkacak. Bu davalarla bugüne kadar geçen süreç bu formda. Bir hukukçunun her şeyi öngörmesi lazım.”
FETHİ PEKİN: “HEM TÜRKİYE’DE HEM DE DÜNYA KAMUOYUNDA İTİBARSIZLAŞTIRILDIK”
“Göreve geldiğimizden beri çıktığımız bütün yayınlarda diyorum ki, ‘Fenerbahçe’nin çektiği eziyetin, bu ziyanların nakdî bir karşılığı yok.’ Ne karar çıkarsa çıksın faizini de üstüne koy tatmin etmez. Prestijin iadesi o. Parayla ölçülmeyecek bir değeri var. Hem Türkiye’de hem de dünya kamuoyunda itibarsızlaştırıldık. Otobüsünü kurşunlayacaklar, suikast teşebbüsünde bulunacaklar, polisler bir operasyon yapacak sonra onlar terör örgütü üyesi çıkacaklar, 12 Mayıs’taki gazlı olaylar… O gazları sıkan, seyircileri coplayanların tamamına yakını FETÖ’cü çıktı. Bunların hepsini üst üste koyunca imkansız üzere olaylar silsilesi olarak görüyorum.”
NAİM KARAKAYA: “12 MAYIS OLAYI PARAVAN OLARAK KULLANILDI”
“O evrakta 12 Mayıs olayının şöyle bir tarafı var. O olay aracı kılınarak yöneticilerin telefonlarının dinlenme süreci başlatılıyor. Bu olay aslında bir paravan olarak kullanılıyor. Masumiyetini lekeleme, gölgeleme ve değişik bir algı oluşturma gayreti.”
FETHİ PEKİN: “BİRÇOK SEYİRCİMİZİ KAYBEDEBİLİRDİK”
“12 Mayıs’ta maça giden herkes dün üzere hatırlayacaktır. Bu gaz sıkmalar falan maçta olmadı, maçtan evvel başladı. Ben maça gözlerim yaşarmış biçimde girdim biber gazından ötürü. Burada infial yaratılmaya çalışıldı. Büyük bir katliam olabilirdi, tribünlerdeki birçok seyircimizi kaybedebilirdik. Yanıyordu. Düşünebiliyor musunuz 50 bin kişinin tıpkı anda çıkış kapılarına yüklendiğini içerisi yanarken. Çok ucuz kurtulduk.”
NAİM KARAKAYA: “FENERBAHÇE’NİN İDARESİNİN, TOPLULUĞUNUN ALNI AKTIR”
“Bundan sonraki süreçte mevcut davaları takip ederek hakkımızı arayacağız. Temel olarak şunu tabir etmek isterim; hukuksuzluk unutulmamalı, kanıksanmamalı. Unutulan, itiraz edilmeyen her hukuksuzluk kesinlikle tekrarlanacaktır. Bundan hepimizin ders çıkarması lazım. Örgütler insanları, toplulukları, kümeleri bu türlü yola getirirler. Birilerine baskı yaparak, lekeleyerek özgürlükleri kısıtlayarak dize getirmeye çalışırlar. Fenerbahçe üzerinden 3 Temmuz kumpası tüm kulüplere verilmiş bir bildiri. Tüm kulüplerin bilinmeyen odaklara gidip eğilmeleri, kabullenmeleri, üstünlüğünü öngörmeleri, ‘ben tutuklanma istemiyorum, ben kapımda polis istemiyorum’ deme gayreti aslında. Gönlüm isterdi ki, bir oburunun hukuksuzluğundan ders alıp tüm kulüplerin buna bir reaksiyon vermesi lazımdı. Verilenler için söylemek gerekirse daha güçlü reaksiyon verilmesi lazımdı. Ümit ederim sonraki yıllarda kimsenin başına makus bir şey gelmez, daha düzgün yaşarız. Bu manada çok uygun imtihanlar verildiğini düşünmüyorum. Bundan nemalanmak hakikaten makûs bir nemalanmadır. Fenerbahçe’nin idaresinin, topluluğunun alnı aktır. Hukuksuzluğa karşı yenilmemiştir, sinmemiştir. 15 Temmuz’un toplumsal, tepkisel temelini aslında Fenerbahçe oluşturmuştur. Bu örgütle gayretin temeli buna dayanır.”
FETHİ PEKİN: “TÜM KULÜPLERİN SAHA DIŞINDA BİRLİK İÇİNDE HAREKET ETMESİ LAZIM”
“Bu terör örgütünün elinde olan çok güçlü bir basın vardı. Bu terör örgütü mensubu polis kılıklılar zımnilik kararı olmasına karşın tapeleri servis ediyor. Beşerler gazeteyi açıyor, ‘arabanın bagajında para varmış.’ Yok. O aracın bagajında, bavulun içinde para varmış. Yok. Biz alışılmış ki inanmadık. Biz Fenerbahçe’yiz. Koca Aziz Yıldırım’ın, arkadaşlarının şike yaptığını düşünemeyiz. Esasen kendisi o dik duruşla ‘Memleket elden gidiyor, ne şikesi’ dedi ya. Hakikaten çok hoş bir tabir. Arkadaşlarıyla bir arada topyekûn o dik duruş ve tüm topluluğun birlik ve beraberlik içerisinde gösterdiği mücadele… Sonrada 17-25’te anlaşılıyor. Sayın Cumhurbaşkanımız haricinde kimse bu örgütün olduğuna ikna olmamış ta ki 17-25’e kadar. Sonra da 15 Temmuz darbe teşebbüsü. Aziz Bey’in söylediği laflar bunlardan evvel. ‘Ne şikesi, memleket elden gidiyor’un altında sizce ne olabilir? Nasıl gidiyormuş gördük. Alanda rakibiz. Birlik ve beraberlik sahanın dışında devam etmek zorunda. Bu Türkiye’nin menfaatleri için bu türlü, spor sanayisi için bu türlü. Spor faaliyeti yapan tüm kulüplerin saha dışında topyekûn birlik ve beraberlik içinde hareket etmesi lazım. Yalnızca bu bahisle ilgili değil. O vaktin lideri, yöneticileri bizi kimse arayıp sormadı, ‘geçmiş olsun’ falan demedi. Bilmiyorum Aziz Beyefendi arandı mı, Şekip Beyefendi arandı mı, İlhan Beyefendi arandı mı? Bilmiyorum, zannetmiyorum. Kamuoyu nezdinde bu türlü bir açıklama görmedim, okumadım, duymadım. Hasebiyle ben bunu eleştiriyorum.”
NAİM KARAKAYA: “AZİZ LİDERİN O GÜN SÖYLEDİKLERİNİN GERÇEKLİĞİ ANLAŞILMIŞ OLDU”
“Toplumumuzun hakime, savcıya, polise bir inancı vardı. Onların bir örgüt mensubu olamayacağı, devletin ismine bir vazife ifa etmenin çok pahalı olduğuyla ilgili bir niyeti vardı. Bu duruş, algı yıkılmış oldu. 16 Temmuz’da 3500, daha sonra 1000 daha eklendi hakim ve savcı açığa alındı ve değerli bir kısmı göz altına alındı, ihraç edildi. Adliye kısmında bu sayı aşağı üst 3’te 1’di. Bu sayı çok yüksek sahiden. Örgütün adliyedeki gücünün çok kıymetli bir kısmı. Burada perdeler kaldırılmış oldu ve toplum gerçeği görmüş oldu. Aziz Liderin o gün söylediklerinin gerçekliğini anlamış oldu. Orada atılan tohumun yeşermesini beşerler gördü.”
FETHİ PEKİN: “ALNIMIZ AK. TERTEMİZİZ”
“Alnımız ak. Tertemiziz. Yargıtay kararıyla, beraat kararlarıyla bu tescillenmiştir. Biz bu çabayı verdik vermeye devam edeceğiz. Fenerbahçe topluluğu bunu sahipsiz bırakmaz. Bizden evvel Aziz Lider, Şekip Beyefendiler vardı, artık biz varız, yarın oburu olacak. Fakat bu her vakit önceliklerimizin birinci sırasında kırmızı çizgimiz olarak kalacak.”
