Türkiye’nin birinci çağdaş ve çağdaş sanat müzesi olarak 2004 yılında Boğaz kıyısındaki 4 no’lu antrepo binasında açılan İstanbul Çağdaş, birebir yerde mimar Renzo Piano imzasıyla aydınlık ve inanç uyandıran bir yapı olarak tekrar inşa edildi. Ziyaretçi kabulüne 4 Mayıs’ta başlayan müzenin açılış merasimi 20 Haziran Salı akşamı Oya Eczacıbaşı ve Renzo Piano tarafından yapıldı.
Oya Eczacıbaşı konuşmasında, “Eski binamız müze olarak tasarlanmadığı halde, 14 yıl boyunca hayallerimizin gerçekleştiği yerdi. Çıtamızı daha da üste taşımak ve milletlerarası bir çağdaş sanat müzesi pozisyonuna gelmek maksadımız vardı. İstanbul Modern’i de içine alan liman alanının düzenlenecek olması bizim dünya standartlarında bir müze binası inşa etme hayalimize imkan sağladı. Şeffaf, sanat yapıtlarını öne çıkaran tasarım anlayışıyla Renzo Piano’nun imzasını taşıyan müze İstanbul’a nitelikli yer kazandırma emeliyle her türlü kültür, sanat ve eğitim faaliyetine imkan tanımak üzere planlandı” diyerek müzenin geçiş sürecini özetledi, dayanak olan kurum ve kuruluşlara teşekkür etti.
Paris, Centre Pompidou; Houston, Menil Collectio üzere çok değerli kültür-sanat yapılarıyla tanınan, 86 yaşına karşın son derece dinç olan Renzo Piano ise, İstanbul üzere tarihi bir kentte bulunmak ve Boğaziçi’nde, ışık ve su öğesini istek ettiği üzere kullanabildiği bu müzeyi inşa etmekten duyduğu memnunluğu söz ederek imkânı veren ve takviye olanlara teşekkür etti.
(Renzo Piano ve Oya Eczacıbaşı basın toplantısında.)
SANAT, İŞ, MİMARLIK
İstanbul’un sanat, iş, mimarlık ve basın etraflarını buluşturan merasimde Oya Eczacıbaşı tarafından, müzenin kurucu sponsoru Eczacıbaşı Topluluğu’na, ana sponsoru Doğuş Kümesi ile Bilgili Holding’e ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür plaketi sunuldu. İBB ismine plaketi alan Lider Ekrem İmamoğlu, “Böyle hoş bir sanat yerinin 2023 yılında İstanbul’a kazandırılmasından ötürü Oya Hanım’a teşekkür ediyorum. İstanbul yüzyıllar uzunluğu muazzam tasarımcıların imzalarıyla şekillenmiş bir kent. İnşallah yüzyıllar boyunca dünyada güçlü dizaynlarla anılacak. İstanbul bunu hak ediyor” dedi.
Boğaziçi’nin ışıltılı sularından ve ışık yansımalarından ilhamla tasarlanan, Yapı Merkezi’nin ana yüklenici olduğu 7 yılda tamamlanan yapı, deniz kıyısıyla Tophane Parkı ortasındaki ilgiyi bilhassa teras katında güçlendirerek gözler önüne seriyor.
Müzenin ehemmiyetini fotoğraf sanatkarı Orhan Cem Çetin’in şu kelamlarıyla özetleyelim:
“Antrepo adapte edilmiş bir binaydı. Bunun dünyanın en kıymetli müze mimarı tarafından ihtiyacagöre tekrar hizmete girmesi çok büyük bir baht. Daha evvel yeri çeşitli vesilelerle tekraren inceleme talihim oldu. Birinci ağızdan bilgiler aldım. Çok akıllı bir bina ve kıymetli bir tasarım olduğunu, teknolojik olarak muhakkak incelikleri olduğunu biliyorum. İstanbul Modern’in koleksiyonunu mutlaka parlatacak bu türlü binaya sahip olmanın İstanbul için baht olduğunu düşünüyorum.”
