15 Temmuz darbe teşebbüsünün akabinde vazifesinden ihraç edilen eski İstanbul Çapa Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Ana Bilim Kolu Lideri Prof. Dr. Süleyman Salih Zoroğlu, özel kliniğinde çocuk hastalarına uyuşturucu ilaç verip manipüle ederek ailelerini cinsel istismarla suçlattığı teziyle tutuklandı.
Aile çocuklarının Zoroğlu’nun tedavisinin akabinde daha kötüleştiğini, kendine ziyan verdiğini, aile üyelerine saldırdığını ve istismarla suçladığını söyledi.
Bir seanstan Zoroğlu’nun çocuğa kırmızı otomobil halinde hoparlör verdiği, bundan müzik dinleyerek rahatlayacağını söylediğini belirten aile, bu oyuncak otomobilin içinden kamera çıktığını, hafıza kartındaki manzaralarda Zoroğlu’nun da görüldüğü aktardı. Aile operasyon haberini gördükten sonra dün, ellerindeki kanıtlarla savcılığa başvurduklarını lisana getirdi
Timur Soykan’ın “Evdeki saklı kameradan Profesör Salih Zoroğlu çıktı” başlıklı yazısının bir kısmı şöyle:
“Olayın kamuoyuna yansımasından sonra Prof. Dr. Zoroğlu’nun kendilerine birebir kabusu yaşattığını söyleyen çok sayıda aile savcılıklara başvurdu. Onlardan biri; Beyza’nın (Gerçek ismini, çocuğun kimliğinin belirli olmaması için değiştirdik) ailesi.
2013 yılında İstanbul’da özel bir kolejde okula başlayan Beyza şimdi 1. sınıftayken öfke denetimi problemleri yaşamıştı. Rehber öğretmenin teklifiyle ailesi tarafından Prof. Dr. Salih Zoroğlu’nun Bakırköy’deki özel muayenehanesine götürülmüştü. Asperger Sendromu teşhisi konulan Beyza, 4. sınıfa kadar Prof. Zoroğlu’ndan tedavi gördü.
Beyza 10 yaşındayken ailesi İstanbul’dan öteki kente taşındı. Tedavisi orada devam etti. 2016’da randevu almak için Prof. Zoroğlu’nun muayenehanesini aradıklarında hekimin yurt dışında olduğu söylendi. Meğer 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonra FETÖ’nün İstanbul Üniversitesi yapılanmasına yönelik soruşturmada tutuklanmıştı ve 15 ay mahpusta kalmıştı.
ONLİNE TERAPİDE AKIL ALMAZ SÖZLER
Beyza 8. sınıfa geldiğinde durumu kötüleşmişti. Pandemi periyoduydu. Beyza, 2021’de Prof. Zoroğlu’ndan online terapi aldı. Bu terapilerde tabip, Beyza’nın odada yalnız olmasını ve ailesinin katiyetle terapiyi dinlememesini söylüyordu.
Ama annesi odanın kapısından dinlemişti. Hekim, Beyza’ya “Abin özel bölgelerine dokunuyor mu?”, “Abinin özel bölgelerini gördün mü?”, “Abin senin yatağına gelip bir şeyler yaptı mı?” diye soruyordu. Kızı ise “Hayır bu türlü bir şey olmadı” dedi, cinsel istismarla ilgili bu soruların hepsine “Hayır” diye cevap verdi.
Annenin anlatımlarına nazaran; daha sonra tabibin Beyza’nın ağabeyini kötüleyen kelamlarını duydu. Zoroğlu, “Abin pislik, senin abin bir şerefsiz” diyordu. Bu kelamları duyunca anne büyük şaşkınlık yaşamıştı. Beyza ve ondan 10 yaş büyük ağabeyi her kardeş üzere ufak tefek sıkıntılar yaşıyordu. Anne iki çocuğunun uygun muahedesi için uğraşıyordu.
‘BİLİNÇALTINA İNMEYE ÇALIŞIYORUM’
Online seanstan sonra Prof. Zoroğlu’nu aradı. “Hocam bunları söylemeniz yanlışsız mu? Ağabeyine ‘Pislik’ diyorsunuz. Kin besliyor, ortaları bozuluyor” dedi. Prof. Zoroğlu, “Ben bilinçaltına inmeye çalışıyorum. Tahminen anlatmadığı şeyler var. Bana güvensin, anlatsın diye bu türlü konuşuyorum” diye karşılık verdi.
Beyza’nın annesi aklının çok karıştığını ancak büyük ruhsal meseleler yaşayan kızının sıhhatine kavuşması için kendini doktora muhtaç hissettiğini anlatıyor. “Koskoca profesör, terapinin bir modülü olduğunu düşündüm. Lakin çok rahatsız oldum” diyor.
Beyza Lise 1’inci sınıfa başladığında ruhsal sıkıntıları ağırlaşmıştı. Annesi, Prof. Zoroğlu ile görüştü ve tabip daha tesirli ilaçlar yazdı. Bir mühlet sakinleşti Beyza. Lakin sonra kendine ziyan vermeye başladı. Bir gün kolunu kesmişti. Anne iki ay evvel, Temmuz 2023’te tekrar Zoroğlu’nu aradı ve Profesör “Beyza’yı acil buraya getirmeniz gerekiyor” dedi.
Anne ve babası, Beyza’yı alarak çabucak İstanbul’a gitti. Bakırköy’de kliniğe yakın bir otele yerleştiler. Profesör, salı ve perşembe günleri kızları için randevu oluşturdu. Birinci seansta Beyza’yı odaya aldı. Anne ve baba bekleme salonunda bekliyordu. Klinikte öğürme sesleri yankılanmıştı. Sekreter İnci, Beyza’nın odayı darmadağın ettiğini söylemişti. Çocuk seanstan çıktığında kendinde değildi, yarı uyku halindeydi. Profesör onlarla konuşmadı, sekreter iki A4 kağıdı notu uzattı.
‘KIRMIZI KAMYONET OYUNCAĞIN SIRRI’
İki gün sonra tekrar Zoroğlu’nun kliniğine gittiler. Seans tekrar 3 saat sürmüştü. Anne ve babanın ısrarına rağmen profesör onlarla görüşmeyi kabul etmedi. Beyza terapiden çıktığında elinde oyuncak bir otomobil biçimindeki hoparlör vardı. Bu hoparlörü tabibin verdiğini bununla müzik dinleyeceğini söylemişti. “Ben sonra hoparlörü doktora geri vereceğim” demişti. Lakin bu hoparlörle bir kere bile müzik dinlemedi. Yalnızca şarja takmıştı. Annesi ‘Şarjı dolmuştur, çıkartayım” dediğinde müsaade vermiyordu, “Şarj olması gerekiyor” diyordu.
Kızlarının kötüleştiğini gören anne ve baba, seanslara son verdi ve meskenlerine döndü. Yaşadıkları kentte psikiyatriste gitmeye karar verdiler. Beyza, tabibin kendisine verdiği otomobil halindeki hoparlörün onlarda kaldığını ve bunu doktora iade etmesi gerektiğini söylüyordu. Beyza’nın ruh sıhhati daha kötüleşmişti. Zoroğlu’na gitmek istiyordu ve çok öfkeliydi, “Sizden nefret ediyorum. Sizden kurtulacağım. Ben zati gideceğim” diyordu. Geceleri uyumuyordu.
TEHDİT İLETİSİNDEN: KANITLARI ALIR YOK EDERİM
Ama profesörün iletisi büyük harflerle yazdığı tehditle bitiyordu:
“Böyle olursa Beyza sıhhatine kavuşur kavuşmaz tüm bildiğim şeyleri ve bendeki ses, manzara, çizim, yazı üzere bilgi, doküman ve kanıtları alır yok eder ve hayatınızdan çıkarım. Bu dünyada sizi kimse bu bahis ile ilgili rahatsız etmez. Ancak elbette öbür dünyayı ben bilemem. Herkes kendi düşünsün. Dünya ahiretin tarlasıdır. Sizden bir kuruş ekstra bir şey istemiyorum… Ben kelamından dönen münafık biri değilim. Lakin Beyza güzel olmazsa tüm anayasa iptal olur.”
Profesör Salih Zoroğlu’na Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı’nın operasyon yapmasından üç hafta önceydi. Anne direncini kaybetmişti. “Bizim kızımız bizi nasıl bu türlü suçluyor. Bu rezilliği nasıl kaldıracağız” diyordu.
BEYZA: BANA İĞNE İLE İLAÇ VERDİLER
Anne o gün yaşananları şöyle anlattı:
“Kızım duydu. Başka odadan geldi. ‘Anne sana anlatmam lazım’ dedi. Ben ‘Annem, sana kimse bir şey yaptı mı’ dedim. ‘Hayır yapmadı’ dedi. Kızım benimle konuşurken çok üzgündü. Kızım şunları anlattı: ‘Ben Salih Hoca’nın odasına girdim. Zeynep Abla (Zoroğlu’nun kliniğinde çalışan psikolog) bana iğne yaptı. Bana ‘Senin rahatlaman için bu iğneyi yapmamız lazım’ dediler. Hoca ‘Sende kişilik bozukluğu var. İçinde bir sürü insan var, çocuk var, erkek var’ dedi. Hoca, ‘Anlat, abin sana tecavüz etti, kabul ediyor musun, yanlışsız mu’ dedi. Ben de ‘Yok’ dedim, ‘Hayır’ dedim. Fakat Hoca ‘Abin sana tecavüz etmedi. Lakin senin içinde öteki çocuklar var ya… Abin onlara tecavüz etmiş’ dedi.”
“Profesör bir şey daha söylemiş: ‘İçindeki bireyler senin bu yaşadığını unutturmaya çalışıyor. Tecavüze uğradığın için bu türlü kişilik bozukluğu oluşmuş.’ Kızıma ‘Evet, kabul et’ diyor. Ketamin diye bir ilaç diyorlar, ben bilmiyorum. Fakat kızım uygun hissetmiş, o ilacı istiyordu.”
‘OYUNCAK HOPARLÖRDE KAMERA VAR’
Annenin anlatımlarına nazaran; Beyza bu konuşma sırasında ona dönüp ‘Anne, oyuncak hoparlörde kamera var’ dedi.
Anne evvel mana veremediğini söylüyor lakin Beyza anlatmaya devam ediyor:
“Hoca bana ‘Oyuncak arabayı odayı gören yere koy, daima fişe tak. Ben neler olduğunu göreyim, elimizde kanıt olsun’ dedi. Babam odaya girdiğinde bağırıp çağırmamı, camları vurup kırmamı, ‘Bana tecavüz ediyor’ diye bağırmamı söyledi.”
Anne koşarak kızının odasına gidip otomobil formundaki hoparlörü aldı. Adaptörün içinde kamerayı ve hafıza kartını buldu. Profesör, kızının elleriyle konutlarına kamera yerleştirmişti.
Anne yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Bu aygıttan aldığımız kartı bilgisayara taktık. Kartta Profesör Salih Zoroğlu’nun manzaraları var. Kameraya bakıyor.”
Bu çok değerli bir kanıttı.
