Baldan daha az kaloriye sahip akçaağaç şurubunun daha yüksek mineral ve antioksidan konsantrasyonu bulunduğunu belirten Gastroenteroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Vedat Göral, “Saf akçaağaç şurubu; yalnızca antioksidanlar açısından yüksek olmakla kalmaz, tıpkı vakitte riboflavin, çinko, magnezyum, kalsiyum ve potasyum üzere besinlerde içerir. Akçaağaç şurubu özel bir ağacın gövdesine, bir kesik atılarak ya da musluk bağlanarak özsuyunun biriktirilmesiyle elde edilir. Sonra da kaynatılarak kıvamına gelir ve hazırlanır. Dünyadaki akçaağaç şurubunun neredeyse tamamı, Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri’nde üretilmektedir. Akçaağaç şurubu şekerden daha düşük bir glisemik indekse sahiptir, bu nedenle kan şekerinizi o kadar çabuk yükseltmez. Akçaağaç şurubu, hücrelerimizin oksidatif gerilimle savaşmasına ve hastalığa karşı korunmasına yardımcı olan unsurlar olan antioksidanlara sahip olmasıyla da bilinir” diye konuştu.
“FAZLA TÜKETİMİ OLUMSUZ SIHHAT TESİRLERİNE YOL AÇABİLİR”
Akçaağaç şurubundaki en kıymetli şekerin sükroz olduğunu tabir eden Prof. Dr. Göral, “Hem bal hem de akçaağaç şurubu vitamin yahut mineral biçiminde yararlar sunar ve her ikisi de hami antioksidan aktivite sunar. Tat konusunda bal daha çiçeksi, akçaağaç şurubu daha odunsudur lakin akçaağaç şurubu biraz daha sağlıklı bir seçim olma eğilimindedir, lakin yıl boyunca her ikisinden de keyif alırız. Akçaağaç şurubu, lif içermeyen bir şekerdir, bu da çok fazla yemenin kan şekerinizde ve insülinde dalgalanmalara neden olacağı manasına gelir. Fazla tüketilirse, potansiyel kilo alımına ve öbür olumsuz sıhhat tesirlerine yol açabilir. Bilhassa diyabetli bireyler, akçaağaç şurubundaki şekerden olumsuz tesirler yaşayabilir. Bu nedenle fazla tüketmemelidirler. 100 gr akçaağaç şurubu 260 kalori sağlar ve şurubun yüzde 32’i sudan, yüzde 67’i karbonhidrattan (yüzde 90’ı şekerdir) oluşur ve kayda bedel protein yahut yağ içermez. Akçaağaç şurubu, genel mikro besin içeriği bakımından ekseriyetle düşüktür, fakat manganez ve riboflavin orta seviyede çinko ve kalsiyum ile birlikte yüksek düzeylerdedir. Çinko, beyaz kan hücrelerinin düzeyini yüksek tuttuğu için, hastalıklarla savaşmaya ve bağışıklığı geliştirmeye yardımcı olabilirken, manganez yağ ve karbonhidrat metabolizmasında, kalsiyum emiliminde, kan şekeri düzenlenmesinde, beyin ve hudut işlevinde çok değerli bir rol oynar. Tıpkı vakitte eser ölçüde amino asit içerir ve özsu akışı meydana geldikçe içeriği artar” dedi.
“ALZHEİMER TEDAVİSİNE UYGUN GELİR”
Saf akçaağaç şurubunun 24’e kadar farklı antioksidan içerdiğini söyleyen Prof. Dr. Göral, yararlarını şu tabirlerle açıkladı:
“Fenolik bileşikler formundaki bu antioksidanlar, iltihaplanmaya neden olabilen hür radikal hasarını azaltmak için yararlıdır. Mümkün olduğunda, daha koyu, B sınıfı akçaağaç şuruplarını seçin, zira bunlar daha hafif şuruplardan daha faydalı antioksidanlar içerir. İçeriğinde yer alan vitamin, mineral ve antioksidan bileşenler sayesinde ALS (Amyotrofik lateral skleroz) ve merkezi hudut sistemi hastalıklarının gelişimini durdurabilecek tesirlere sahip olduğu sav edilmektedir. Felç durumlarını engelleyici özellik stantlar. Alzheimer tedavisine düzgün gelir. Antioksidan bileşenleri ile kanser hücrelerinin oluşumunu mahzurlar. Kan temizleyici özelliğe sahip olan akçaağaç şurubu sindirim sistemini düzenler. Mide ve bağırsaklardaki hazımsızlık, gaz ve şişkinlik üzere rahatsızlıklara uygun gelir. Toksin hususları bedenden uzaklaştırıcıdır ve böylelikle metabolizmayı hızlandırarak zayıflamaya yardımcı olur. Antibiyotiklerin aktifliğini artırır. Akçaağaç şurubu içerdiği antioksidanları sayesinde, artrit, iltihaplı bağırsak hastalığı yahut kalp hastalığı üzere makul hastalıkları önlemede yardımcı olan sağlıklı bir diyetin modülü olarak kabul edilebilir. Akçaağaç şurubunun bitki bazlı bileşikleri, bizi daha süratli yaşlandırmaktan ve bağışıklık sistemimizin gücünü azaltmaktan sorumlu olan oksidatif gerilimi azaltır. Akçaağaç şurubu cilt iltihabını, kızarıklığı, lekeleri ve kuruluğu azaltmaya yardımcıdır.”
